Ne Dedim?
Aynen, endüstri dönemindeyiz...
Önceki dönemlerden farklarımız olacak tabi. Standartlar, yönetmelikler, maliyetler, çevre analizleri, kelepçeler, zincirler efendim. Yapım işinin artık sermaye sahiplerinin ve ilgili belediyelerin imar yönetmeliklerine sıkıştırıldığı yani iyileştirildiği bir dönem. Yapıların formunu, cephesini, malzemesini, ihtiyaç listelerini teknik insanların donanımı ve müşterilerin istekleri değil uzman sermaye sahipleri hatta ve hatta uzman satışçılar söz sahibi olmaya başladılar güzel uzmanlarımız...
Zaten bilmediğimiz şeyleri yorumlamayı seven bir toplumda değiliz o yüzden bilene de koşulsuz güveniriz.
Sistemden politikacı – müteahhit – bankacı üçgeni de mutlu, estetikten başka bir şey üretmeyen bu sistemi değiştirmeye yönelik hiçbir engel de yok. İşin tekniğinde mimari fonksiyonda standartlar, yönetmelikler, cephe de maliyetler herşey mükemmel bir denge üzerine kurulu. E çünkü güçlü bi kent estetiği kültürümüz ve mimari algımız da var zaten.
Bir eve ‘güzel’ dediğimizde, aslında onun bize önerdiği yaşam tarzını sevdiğimizi söylemek istiyoruz” diyor Alain de Botton. Yaşam tarzlarımızı fevkalede belirleyebilen bir toplum olduğumuz için yaşadığımız çevreye laf söyleyemedim doğrusu.
Yaşadığımız fiziksel çevre duygu durumumuzun şekillenmesine katkıda bulunur, bizi mutlu edebilir ya da bize uzak olan kötü duygulara da sebep olabilir belki.
Biliyorum bizler mutlu insanlarız. Hoşumuza giden, oraya ait olduğumuzu düşündüğümüz ve romantik bakış açısıyla soyutlandırabildiğimiz bi çevremiz var...
Sistem tıkırında, devam...
M. Harun Çetin